Parti parti partizani

Yeni alışkanlığımız partilemek…

İlk 3 ay kolikle uğraştık. Bir babanın hoş bir lafı vardı ‘benim oğlan kolik, ben alkolik’…
Kolik yaşayanlar bilir, ilk ağlamada ben de ağlamıştım, etinden et koparıyorlardı sanki. Sonrasında her gece 3 saat düzenli devam etti. Denemedik şey kalmadı. Sakinlesin diye fön, elektrikli süpürgeyi açıyorduk. Duşun altına, leğeni ters çevirip sesini dinletiyorduk. Bir de kolik bebekler için bir CD bulduk. Her ne dinletirsek dinletelim sürekli ayakta dans ederek uyutuyorduk.

Bu arada ninni, çocuk şarkıları CD’leri de arar oldum. Sonuçta, kolik için bestelenen parçalar fön, duş, elektrikli süpürge seslerini içeren eserlerdi. Bizde ki de kafa. Tabii ki ‘Baby Einstein’ serilerinden de alındı. Bunca CD arasından, Yıldız İbrahimova’nın ‘Çocukça Şarkılar’ albümünü ailecek severek, hala dinliyoruz mesela.

Neyse, bu kolik bizde bir alışkanlık bıraktı. Her gün hala, en az 15 dakika, müziğin sesini açıp çılgınlar gibi parti yapıyoruz. Bana da iyi geliyor. Hayal gücüm tükendiğinde, aktivite bulamadığımda hemen çal ordan bir parça diyorum… Artık bize gelen misafir de, denk gelirse katılıyor mecburen. Benim oğlan, herkesi elinden tutup, tek tek piste çağırıyor.

Çocuk şarkılarından sıkılan annesi, bendeniz artık radyo gibi bol seçenekli bir tercihe yöneldim. Her çocuk gibi, kumanda meselesini hemen çözdü. Bir gün kendisinden geçmiş arya dinlerken buldum. Yere çökmüş, suratında acıklı bir ifade sanki kendi söylüyor.

Son günlerin, parti hitimiz ise Kazım Koyuncu Viya! Bizimki, bildiğin Laz uşağı çıktı. Nedendir bilmiyorum, Karadeniz havaları bizimkinin kanını kaynatıyor.

Apartmandakilerin de kafası karışmıştır veya şişmiştir. 1,5 senedir bitmedi, geceleri elektrikli süpürgesiyle başladılar, her gün ayrı terane diyorlardır. Burdan kendilerine anlayışları için teşekkür ediyorum.